30 Temmuz 2010 Cuma
The Brian Jonestown Massacre
TBJM, benim pek sevmediğim hippi ekolünden gelme bir grup, ancak öncelleri gibi sikko değil. Yazmaya üşendim şimdi, siz dinlersiniz, her iki albümde de ilk şarkılar muhteşem.
Methodrone(1995)
Take it from the man (1996)
20 Temmuz 2010 Salı
Neun Welten - Vergessene Pfade
Neun Welten, blogdaki diğer neofolk gruplarına göre daha renkli ve çeşitli bir grup, zira ben genelde biraz tekdüze kabul edilebilecek, bir ritm üzerine sözlerin devam ettiği (evet türkü gibi) "apocalyptic folk" denen türe biraz daha yatkınım. Neun Welten ise, Tenhi ekolünden, ancak çok daha neşeli, orta tempolu bir grup.
Vergessene Pfade
:Of the Wand and the Moon: - :Emptiness:Emptiness:Emptiness:
Of the Wand and the Moon, eski Saturnus gitaristi Kim Larsen'ın neofolk projesi. Albümün ismi, genel teması ve yapısı hakkında genel bir fikir oluşturmaya yetiyor da artıyor, değil mi? Orta tempolu, tekrar eden ezgiler ve içe dokunan vokallerle klasik ve güzel bir neofolk albümü. Bu arada, ne hikmetse yedinci şarkı iki kere varmış bendeki albümün içinde, ufak bir hata.
Emptiness Emptiness Emptiness
19 Temmuz 2010 Pazartesi
Empyrium
Bu aralar neofolkta biraz bol keseden gidiyorum. Az buçuk gün görmüş herkesin bileceği bir gruptur herhalde Empyrium. Yine de, indie ve sikik hippi müziği dışında gün ışığından nasibini almamış bir kısım cahil genç arkadaşlarımız için; Empyrium, yerden yere vurma sanatını en üst düzeylerde icra eden bir gruptu. Ancak, bugünküler daha kendi halindeki neofolk albümleri olacak. İleride diğer albümler de blogu onurlandırır muhtemelen.
Where at night the wood grouse plays
Empyrium'un ilk neofolk albümü. Daha sakin, kendi halinde. Bazıları biraz tek-düze bulabilir.
Weiland
İkinci neofolk albümü. İlkinin minimalist yapısına göre oldukça karmaşık, orkestral ve bence çok daha lezzetli. Ne yazık ki bu albümün sözleri Almanca, ancak meraklısına Ekşisözlük'te çeviriler bulunmakta.
18 Temmuz 2010 Pazar
17 Temmuz 2010 Cumartesi
Ataraxia
Daha önce bir klip paylaşmış olduğum Ataraxia, yirmi küsür yıldır müzik yapmakta olan bir İtalyan grubu. Her albümlerinde biraz farklılaşıyorlar, bu yüzden albümleri bağımsız olarak dinlenecek bir grup. Kendilerinden iki albüm koyuyoruz;
Orlando
Orlando, tahmin edilebilir, ağır tempolu, hafif hüzünlü bir neofolk/neoclassical albümü. Virginia Woolf'un aynı isimdeki (Orlando: A biography) kitabına atıfta bulunmakta.
Paris Spleen
Orlando'nun tam aksine çılgın, tutarsız, neşeli bir albüm. Bütün albüm bir çeşit sirk veya kabare havasında geçiyor. Söz-müzik de bu yönde. Alışmak için sabır isteyen, ancak alışınca tadına doyulmayan bir albüm. Albümün adı nereden geliyor çok aşikâr, ancak blogdaki genel kültür seviyesi düşük olduğundan; Charles Baudelaire, en sevdiğim belki.
16 Temmuz 2010 Cuma
Mazzy Star - She Hangs Brightly
Evet, yine ufak tefek kahverengi saçlı şirin bir hanfendi ile karşınızdayız. Bu hanfendinin adı Hope ve kendisi varolabilecek en tripli kız sesine sahip olan kişi. Beni süründürecek olsa bundan gerçekten inanılmaz bir haz alırdım, eminim. Gerisini zaten biliyorsunuz, hafif saykodelik, hafif folk, hafif indie, hafif dream pop; hatta last efemde shoegaze bile demişler, bana alakasız geldi ama buraya ekliyorum. Bu, 90 çıkışlı ilk albümleri; She Hangs Brightly.
Kendisinin resimleri için;
Last efemdeki Mazzy Star resimleri.
She Hangs Brightly
Etiketler:
*Dream pop,
*Indie,
*Shoegaze,
*Tripli kız müziği,
Mazzy Star
8 Temmuz 2010 Perşembe
Portişkafa
Portişkafa eksikliği bugün (saat itibariyle artık dün olan) kafa kafaya verip Queen dinlediğim genç dostumuzdan sonra iyice gözüme batmaya başladı. Kendisinin oldukça acınası bir mp3 player listesi vardı, mazeret olarak ara kablosunun olmayışını gösterdi, ben de ona çalışmayan ara kablomu verdim -hohoho-. Portişkafadan bahsetmeye gerek yok, aşağıda tripli kız müziği yazıyor ya, anlatmaya yeterli. Buradakilerden hepsini sevsem de Strangers ve Half-day closing ayrı güzel.
Mysterons
Sour Times
Strangers
It Could Be Sweet
Wandering Star
Roads
Cowboys
All Mine
Undenied
Half-day Closing
My Bloody Valentine - Loveless
Geçen gün yeni tanıştığım biri Loveless için "90lı yılların en iyi albümü" dedi. Doğru söylemişti. Pek çok albüm için "alıp götüren", "kendi içine çeken", "tatlı" betimlemeleri yaptım, ancak hiçbiri Loveless gibi değildi ve/veya olamazdı. Kulaklıklarını tak. Gece yalnızken. Belki kalabalık bir yerde. Laftan lafa atlayacağım, bu albüm her mekan/zaman/ruh haline göre ayrı bir güzel oluyor. Ah. Tadı--- tadı seks gibi. Evet, bu. Başka hiçbir şey bunu vermedi şimdiye kadar.
Her bir şarkı için ayrı ayrı anlatım yapmak isterim aslında, ama bu kadar yazmam bile sadece albümün gözden kaçmasını istemediğimden. En sevdiğim albüm falan diyeyim bir de, anlayın iyice.
Loveless, love less.
06.12.2010 - Link yenilendi.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)