27 Mayıs 2010 Perşembe

Lycia 2

Fena halde ilgisiz olduğunuz (neyin indirildiğini mediafire gösteriyor evet), ancak son 4-5 yıldır gönlümün ve last efemimin sultanı olan Lycia'ya ufak bir dönüş yapmak istiyorum. Gerçi, blogun genel halini ele alınca Lycia oldukça karanlık kalmakta, Lycia'ya da en yakıştırdığım his "sürüklenmek"tir zaten. Söylemek istediğim, hüzünden kaçıp aptal indie insanları olmayın, onun tadı ap-ayrıdır ve neşe anlıkken, hüznün hazzı sizi ellerine aldığında geceler boyu onunla sevişirsiniz bıkmadan. Sürüklenmek, Drifting'den geliyor, biraz aşağıda paylaşacağım bir şarkı. Şarkıya takıntı yaptıktan çok uzun bir süre sonra bir yerde okumuştum, "Hiçbir şey hissetmemek, narsistlerde genel bir serzeniştir." gibi bir şeydi, yine de hiçbir şey hissetmiyoruz evet, alıntı yapacak olursak Drifting'den;

Mother Mary, feel me prevail...
You're not anything at allDrifting, fading, clean, sharp detail...
You're not anything at all
Stationary, vivid and clear...
You're not anything at all
Mother Mary, save your tears...
I'm not anything at all
I don't think that I, I don't think that I...Can feel anything at all, and I...

Böyle işte.

Şarkıların ilk altısı The Burning Circle And Then Dust, sonrakiler Cold albümünden, ikisinin teması biraz farklı, Cold, diğerine göre daha hafif ve daha az buhranlı, pek tanışık olmayanlar Bare veya Baltica'dan başlayabilirler.

-The Burning Circle and then Dust-

A Presence In The Woods

Wandering Soul

Sleepless

The Return Of Nothing

Nine Hours Later

The Facade Fades

-Cold-

Bare

Baltica

Colder

Snowdrop

Drifting




20 Mayıs 2010 Perşembe

Unutulmuş ormanlar

Kuğularla paylaşacağım susuzluğumu. Kuğularla paylaşacaktım aslında ben, susuzluğumu. Kuğularla paylaşmalıydım susuzluğumu. Kuğularla paylaşsaydım susuzluğumu.

Çirkin ördek yavrusu sonradan kuğu çıkıyordu değil mi?

Joyless, ikinci kısım.


Wilds signs of end times derlemesinde yayınlanmış olan bir kaç şarkı. İnanılmaz tatlı bir kapak, değil mi? Buradan Swansmile'ı ve Room of Velvet Splendour Part 2'yi gerçekten seviyorum.

Swansmile


Room of Velvet Splendour

Room of Velvet Splendour Part 2


Trilobite

Joyless - Wisdom & Arrogance

Joyless, çok farklı, hatta çok garip, anlaşılmaz, leziz bir grup. Aslolarak bir nihilist ve depresif bir black metal grubu olan ve zamanı geldiğinde burada görebileceğiniz Forgotten Woods'un yan projesi. Joyless ise, bir nevi "tripli kız grubu". Yakın bir gelecekte daha fazla "tripli kız müziği" sizlerle olacaktır, heyecan içerisinde bekleyin. Müzikten biraz bahsedersek, 60ların hafif saykodelik "tune"larının feminizmin ikinci dalgası (sanırım bu yani) ve post-modern kaltak dediğimiz kısa saçlı hatun müziği arasında bir şey. Anlatamıcam.

Dinleyin bari.

Moonsorrow - Verisäkeet




Bir süredir ağır tempolu gittiğimden bir adet sikici albüm koyayım dedim. Moonsorrow, Finlandiyalı bir folk/black metal grubu. Bu kategoride şöyle bir düşünsem aklıma elli tane grup gelebilecekken Moonsorrow'u el üstünde tutmam, gerçekten muhteşem bir iş çıkarmaları. Moonsorrow da pek çok Finlandiyalı folk metal grubu gibi hafif polka etkileşimli -benim biraz can sıkıcı bulduğum- bir tarzla başlamış olsa da, özellikle bu albümde daha karanlık bir havaya büründü. Black metalle olan etkileşim (nasıl olsa viking metal black metalden gelmedir) artmış durumda, ancak asla rahatsız edecek ölçüde değil. Atmosferik yarrak metal olarak da etiketlenecektir bu mesaj, oldukça yoğun bir müzik icra etmektedirler nitekim. Daha öncekilerden Dornenreich ve Drudkh'u dinlemiş olanlar bakabilir. Cidden kaliteli bir albüm, eşeklik etmeyin.


Verisäkeet

14 Mayıs 2010 Cuma

The Ink Spots


The Ink Spots, 30lu yıllarda kurulan, oldukça ağır tempolu bir swing jazz grubu. Tanışıklığımız, tahminlerin doğru olduğu üz're Fallout'tan ileri gelmekte. Yoruma gerek duymayan klasik, romantik, düşsel şarkıları var. Başlayın;

I Don't Want To Set the World On Fire

Maybe

If I Didn't Care

I'll Never Smile Again

My Feets Too Big

Ek: Her ne kadar kendisi -belki her gün- asfalt üzerinde atılan yumuşak adımlar eşliğinde dinliyor olsa da yüzsüzce yaptığı istek dolayısıyla, adsız arkadaşımız için, Ella Fitzgerald'ın da eşlik ettiği;

Into Each Life Some Rain Must Fall, lâkin genç dostlarımız bilir ki, too much is falling in thine dersek de kâfiye bozulmaz hani, umarım anlatım bozukluğu yoktur.